10 Eylül 2014 Çarşamba

OKUDUM 11# KIYAMET KİTABI -CONNIE WILLIS

Uzuun zamandır okumayı beklediğim kitabı nihayet aldım ve okudum ve açıkçası şu zamana kadar niye okumadım diye de üzüldüm.Kitap 1992 yılında kaleme alınmış ve sayısız ödül kazanmış.Kurgusu harika olan bu hikaye 2054 yılında tarihçilerin geçmiş zamana dönüş yaptığı bir laboratuarda Kivrin adlı tarihçi bir kızın Ortaçağ a gitmek istemesi ve gönderme sırasında meydana gelen zaman kayması sonucunda vebanın hüküm sürdüğü 1348 yılına gitmesini konu alıyor.O yılların İngiltere'si ,vebanın meydana getirdiği büyük hasar çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriliyor.Yazarın dili o kadar güzel ve etkileyici ki çeviri olmasına rağmen  hikaye beni çok etkiledi.Aslında roman bilim kurgu kategorisine girmesine rağmen bence bir o kadar da tarihi bir romandı.Gerçi her iki koşulda da ilgilendiğim kategorilere giriyor:)Özellikle acaba nasıl olur dediğim ilginç ve bir hayli de korkutucu gelen zamanda yolculuk meselesi çok ilgimi çekti.
İçim içimi yese de çok fazla spoiler vermek istemiyorum bence hemen alın okuyun bu kitabı.(okumuş olanlar zaten şuan hislerime ortaktırlar)

Bu arada kitapta geçen Kivrin 'in baktığı küçük Agnes'in atının adı SARACEN  ve anlamı haçlı seferleri sırasında Müslümanlara verilen isimmiş
Ayrıca Kivrin 'in Ortaçağ için kendine bulduğu isim Isabel de BEAUVRIER fakat Katherine oluyor:)

Arka Kapak Yazısı:
İlk olarak 1992 'de yayımlanan ve tüm zamanların en iyi bilimkurgu eserlerinden biri olarak gösterilen Kıyamet Kitabı,Hugo,Nebula ve Locus ödüllerini almış,Arthur C. CLARKE ve BSFA ödüllerine de aday gösterilmiştir.
Bugüne kadar 11 Hugo ve 7 Nebula ödülü kazanan ünlü bilimkurgu yazarı Connie Willis ,2011'de Amerikalı Bilimkurgu ve fantezi yazarları Derneği tarafından Yaşam Boyu başarı ödülüyle onurlandırılmıştır.Bu ödül daha önce Ursula Le Guin,Michael Moorcock,Ray Bradbury ve Isaac Asimov gibi isimlere verilmiştir.
Sadece bilimkurgu okurlarının değil ,tarihi roman hayranlarının da beğeniyle okuyacağı ,sürükleyici bir öykü..Zamanda yolculuk yapıp 1348 yılına,İngiltere'deki Kara Veba salgınının tam ortasına giden Kivrin 'in macerası insanlığın hem geçmişi hem de geleceği üzerine yazılmış en güzel metinlerden biri.


Altı Çizilenler:
 "Tabak kullanmadıklarını biliyor muydunuz?Mançet denen ekmek somunlarını kullanırlarmış tabak yerine ,etlerini yiyip bitirdikten sonra da ekmeği kırıp yerlermiş."



Kitapta vebadan çokça bahsedildiği için bende ufak çapta veba hakkında bulduklarımı sizlerle paylaşmak istedim:
VEBA:
Yersinia Pestisadında bir bakteri tarafından oluşturulan enfeksiyon hastalıklarına verilen genel ada veba deniyor.Lakabı ise "Kara Ölüm".Orataçağda 1347-1353 yılları arasaında Avrupa nüfusunun yarısının ölmesine sebep olmuştur.Günümüzde modern antibiyotiklerle tedavi edilmesine rağmen bazı Asya ve Avrupa ülkelerinde hala görülebilmektedir.
Vebanın dört şekli vardır:
-bubonik
-septisemik
-pnömonik
-gastro-intestinal
 Vebanın farelerden bulaştığı kanısı yaygın olmasına karşın aslında bakteriyi yayn pirelerdir.Fareler ise aslında bu hastalığın ilk kurbanlarıdır.
Hastalığın kuluçka süresi 2-8 gündür.Belirtileri ise: aniden başlayan baş ve sırt ağrıları,ateş,titreme,kusma,nefes darlığı,halsizlik,deri lekeleri,burun kanaması,kan tükürme,kasık ağrısı ve devamlı dalgınlıktır.
Bubonik vebada (hıyarcıklı veba) vücutta özellikle koltuk altı,kasık ve sırt bölgesinde içi kan ve iltihap dolu hıyarcıklar oluşmaktadır.


PEKİ VEBA NASIL YAYILDI?
Çin'de başlayan veba ,1347 'de Kırım'da bir Ceneviz ticaret merkezini kuşatan Kıpçak ordusunun vebalı cesetleri mancınıkla kentin içine atmaasıyla hastalık Avrupa 'ya taşınmış oldu.
Avrupa'nın nüfusunu alt üst deden veba ,Roma Katolik kilsesi için de büyük bir darbe olmuş ve Museviler,Müslümanlar,yabancılar ve dilenciler başta olmak üzere azınlıklara zulmedilmesine yol açmıştır.Günlük yaşamdaki belirsizlikler halkı o günü kurtarmaya itmiş ve bu da Giovanni Boccaccio'nun 1353 'de yazdığı decameron 'a yansımıştır.

DECAMERON
Konuyu araştırırken Decameron'a da bir bakayım dedim ve çok ilgimi çekti sizlerle paylaşmak istedim:
Salgın boyunca tanık olduğu olaylardan etkilenen BOCCACİO ,1348-1351 yılları arasında Decameronda salgın günlerinin Floransa 'sını ele alır.
Decameron,10 gün boyunca anlatılan 100 öyküden oluşur.Günde 10 öykü anlatılır.Her günü bir kral ya da kraliçe yönetir.Bunlar vebasalgınından kaçmak için toplanan yedi genç kadınla (Pampinea,Filomena,Lauretta,Emilia,Ellisia,Fieametta ve neifile) üç erkektir(Panfilo,Filostrato ,Dioneo)
Bu gençler gönüllerince yaşayarak gülüp eğlenmek amacıyla önce Fiesole yakınlarında bir evde sonra bir şatoda kalırlar.Hergün cumartesi ve pazar hariç,öğleden sonra bir öykü anlatılır.Öykünün konusunu o gün kjim kral ya da kraliçe olduysa o belirler.Birinci ve dokuzuncu gündeyse herkes istediği öyküyü anlatır.Böylece 100 öykü tamamlanmış olur.
Decameron Yunanca 'da on ve gün kelimelrinin birleştirilmesiyle oluşturulmuş olup "on günlük bir olay" anlamına gelmektedir.

Evett benim anlatacaklarım bu kadar ama anlatmayla olacak iş değil bu bence kesin alın ve okuyun:)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder